Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK), *“Son Kaynak Tedarik Tarifesi’nin Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ”*de değişiklik yaparak konut aboneleri için yıllık tüketim limitini 5.000 kilovatsaatten (kWh) 3.000 kWh’a düşürmeye hazırlandığı yönündeki haberleri kaygıyla takip ediyoruz.
Bu değişiklik, milyonlarca hanenin daha “son kaynak tedarikçisi” kapsamına girmesine yol açacaktır. Yani, milyonlarca konut ulusal fiyat tarifesinden çıkarılarak, enerji borsasındaki dalgalanmalara bağlı serbest piyasa fiyatlarına tabi hale gelecektir.
Oysa “Son Kaynak Tedarik Tarifesi” uygulaması ilk kez 2018 yılında yalnızca çok büyük sanayi tesisleri için getirilmişti. Ancak yıllar içinde bu sınır sürekli aşağı çekilerek, bugün sıradan konut tüketicilerini dahi etkileyecek bir düzeye indirilmiştir.
Bu durum, nihai tüketiciyi adeta bir tacir gibi görüp, kullanılan enerjiyi borsa fiyatlandırmasıyla ilişkilendiren bir sistem yaratmaktadır. Sonuç olarak, tüketici mağduriyeti artmakta, enerji temel bir hak olmaktan çıkarılarak ticari bir meta haline getirilmektedir.
Derin yoksullukla mücadele eden milyonlarca vatandaşımız için bu düzenleme, enerjiye erişimi daha da zorlaştıracak, yoksulluğu derinleştirecektir. Enerji, bir lüks değil, temel bir yaşam hakkıdır.
Kazanan yine enerji şirketleri olurken, kaybeden tüketiciler ve toplumun kırılgan kesimleri olacaktır.
Oysa Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 172. maddesi, devlete tüketiciyi koruma görevini açıkça yüklemektedir. Kamusal sorumluluk, enerji arzının yalnızca ticari bir faaliyet olarak değil, kamu hizmeti olarak görülmesini gerektirir. Devletin görevi, enerji piyasasında dengeyi sağlamak, tüketiciyi korumak ve enerjiye erişimde eşitliği temin etmektir. Çünkü elektriğe erişemeyen bir vatandaş; eğitim, sağlık, iletişim ve barınma gibi diğer temel haklarını da etkin biçimde kullanamaz.
Bugün ortaya çıkan tablo, enerjinin bir kamu hizmeti olarak sunulması gerekliliğini bir kez daha göstermektedir. Bu uygulama ile faturalarda okunabilirlik ve şeffaflık ortadan kalkmakta, tüketici ne kadar enerji tükettiğini ve hangi birim fiyat üzerinden ücretlendirildiğini açık biçimde görememektedir. Ayrıca enerji pazarlama şirketlerinin hazırladığı sözleşmelerde yer alan cezai şartlar, tüketiciyi adeta bu şirketlere mahkûm hale getirmektedir.
Sonuç olarak;
- Bu düzenlemenin yürürlüğe girmesi halinde milyonlarca vatandaş enerji hakkından mahrum kalacak,
- Tüketiciler serbest piyasa dalgalanmalarının mağduru olacak,
- Enerjide kamu hizmeti anlayışı tamamen zedelenecektir.
Bizler, tüketici örgütleri olarak bu uygulamanın derhal gündemden çıkarılmasını talep ediyoruz.
Enerji hakkı, çağımızın en temel ve stratejik insan haklarından biridir.
Enerjide kamusal sorumluluk anlayışını güçlendirmeden, tüketiciyi koruyan adil bir piyasa düzeni kurmak mümkün değildir.
Enerji politikalarının merkezine insanı, yaşamı ve doğayı koymak zorundayız. Çünkü enerji yalnızca bir ekonomik değer değil; yaşamın sürekliliğidir.
Tükoder
